İşveren Ücreti Ödemezse İşçi Ne Yapmalı? (2025 Güncel Rehber)

Ücreti ödenmeyen işçi ne yapmalı? İş Kanunu kapsamında haklarınız, arabuluculuk süreci, dava açma ve icra takibi gibi tüm aşamaları 2025 yılı güncel bilgilerle öğrenin. Diğer Makalelerimize ulaşmak için : https://www.tasci.av.tr/makaleler/ Resmi Gazete: https://www.resmigazete.gov.tr/

İşveren Ücreti Ödemezse İşçi Ne Yapmalı? (2025 Güncel Rehber)

Ücreti ödenmeyen işçi ne yapmalı? İş Kanunu kapsamında haklarınız, arabuluculuk süreci, dava açma ve icra takibi gibi tüm aşamaları 2025 yılı güncel bilgilerle öğrenin.

İŞÇİNİN ÜCRETİ VERİLMEZSE NE YAPMALI?

İşçinin çalışarak elde ettiği ücret, hem Anayasa hem de İş Kanunu kapsamında özel olarak korunmakta ve güvence altına alınmaktadır. Bu durum, emeğin kutsallığı ve geçim kaynağı olması sebebiyle büyük önem taşır. Ancak ne yazık ki, uygulamada pek çok işçi, fiilen çalışmasına rağmen ücretini ya hiç alamamakta ya da uzun gecikmelerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu gibi durumlar işçiyi hem ekonomik olarak mağdur etmekte hem de psikolojik olarak yıpratmaktadır.

Ücretini alamayan işçilerin büyük bir kısmı, hangi hukuki yolları izlemeleri gerektiğini bilmedikleri için haklarını aramakta zorlanmaktadır. Bu makalemizde, işçinin sahip olduğu ücret alacağının hangi yollarla nasıl tahsil edebileceğine ve hangi haklardan faydalanabileceğine değineceğiz.

Ücretin Tanımı ve Yasal Dayanak

Ücret, işçinin yaptığı işe karşılık olarak alması gereken temel ve vazgeçilmez bir haktır. Bu hak, yalnızca iş hukuku açısından değil, aynı zamanda sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak da değerlendirilir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinde, ücretin tanımı açıkça yapılmıştır. Buna göre ücret; bir kimseye yaptığı iş karşılığında işverenin ya da onun adına hareket eden üçüncü kişilerin sağladığı ve para ile ödenmesi zorunlu olan bir bedeldir.

Yasa, işverenin bu ödemeyi belirli aralıklarla ve düzenli şekilde yapmasını zorunlu kılmıştır. Özellikle de, ücretin en geç ayda bir ödenmesi gerektiği kanunen hüküm altına alınmıştır. Öte yandan, Anayasa’nın 55. maddesi de ücretin yalnızca ödenmesini değil, aynı zamanda “adil” bir şekilde ödenmesini güvence altına alarak, devletin bu konuda gerekli önlemleri alma sorumluluğunu da vurgulamaktadır.

Dolayısıyla işçinin emeği yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda hukuki ve anayasal bir değer taşımakta; bu nedenle korunması da bir vatandaşlık hakkı olarak görülmektedir.

İlk Aşama: İşverene Yazılı Başvuru

İşçi, hak ettiği ücretin zamanında ödenmediğini fark ettiğinde doğrudan dava yoluna gitmeden önce, ilk olarak işverene yazılı bir şekilde başvuruda bulunmalıdır. Bu yazılı başvuru, sürecin resmi olarak başlatılması ve işverene bir hatırlatma yapılması açısından son derece önemlidir. Yazılı başvuru, noter aracılığıyla gönderilen bir ihtarname yoluyla yapılabileceği gibi, işverenin imzasıyla teslim alınan elden bir dilekçe şeklinde de gerçekleştirilebilir.

Bu aşamadaki temel amaç, taraflar arasında doğmuş olan uyuşmazlığın mahkemeye taşınmadan, mümkünse karşılıklı anlayışla ve uzlaşma çerçevesinde çözülmesini sağlamaktır. Zira bazı durumlarda işverenin ödemeyi unutmuş ya da geciktirmiş olması gibi nedenlerle sorunun çözümü için bu tür bir hatırlatma yeterli olabilmektedir.

Ayrıca unutulmamalıdır ki, yazılı başvuru yalnızca işverene yapılan bir uyarı niteliği taşımakla kalmaz, aynı zamanda ileride yargı sürecine gidilmesi durumunda mahkemeye sunulabilecek önemli bir delil olarak da değer kazanır. Bu nedenle bu aşama ihmal edilmemeli ve mümkün olduğunca resmi nitelikte yapılmalıdır.

Arabuluculuk Başvurusu (Zorunlu Aşama)

İşçinin ücret alacağını talep edebilmesi için izlemek zorunda olduğu hukuki sürecin başlangıcı arabuluculuk yoludur. 2018 yılında yürürlüğe giren yasal düzenlemeyle birlikte, işçilik alacaklarına ilişkin uyuşmazlıklarda doğrudan dava açmak mümkün olmaktan çıkmış; arabuluculuğa başvuru zorunlu bir adım haline getirilmiştir.

Bu kapsamda, ücret alacağını tahsil etmek isteyen bir işçi, öncelikle Adalet Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş arabuluculuk merkezlerine başvurarak süreci başlatmak zorundadır. Bu başvuru, işçinin resmi yollarla hakkını arama niyetini gösterdiği ve süreci hukuka uygun şekilde ilerlettiği anlamına gelir.

Arabuluculuk süreci genellikle birkaç hafta içinde, çoğu zaman 2 ila 4 hafta arasında sonuçlandırılır. Bu süre zarfında taraflar bir araya getirilir ve uzlaşma zemini aranır. Eğer işçi ile işveren arasında bir anlaşma sağlanırsa, bu anlaşma hukuken bağlayıcı hale gelir ve dava açmaya gerek kalmaz.

Ancak uzlaşma sağlanamazsa, yani taraflar bir çözüme ulaşamazsa, bu durumda işçiye arabuluculuk sürecinin olumsuz sonuçlandığını gösteren bir son tutanak verilir. İşçi bu tutulan tutanakla birlikte artık yargı yoluna başvurarak yani iş mahkemesine başvurarak hakkını dava yoluyla arayabilir.

İş Mahkemesinde Dava Açılması

Eğer arabuluculuk süreci olumlu bir sonuç vermez ve taraflar uzlaşma sağlayamazsa, işçinin artık yasal yollara başvurarak hakkını araması mümkündür. Bu durumda işçi, ücret alacağı için doğrudan İş Mahkemesi’ne dava açma yoluna gidebilir. Ancak bu aşamaya gelindiğinde, daha önce yapılan tüm işlemler belgeleriyle birlikte mahkemeye sunulmalıdır. Özellikle arabuluculuk sürecinin olumsuz sonuçlandığını gösteren resmi son tutanağın, dava dosyasına mutlaka eklenmesi gerekmektedir.

Mahkemeye sunulacak dava dilekçesinde, işçinin çalışma süreciyle ilgili temel bilgiler açık ve net şekilde yer almalıdır. İşe başlama ve işten ayrılma tarihleri, işçinin çalıştığı süre boyunca aldığı aylık ücret miktarı, hangi dönemler için ödeme yapılmadığı ve ne kadar bir ücret alacağı olduğuna ilişkin genel tablo dilekçede belirtilmelidir. Ayrıca varsa fazla mesai, resmi tatil ya da hafta tatiline ilişkin ödenmeyen ücretler de dava konusu yapılabilir.

İşçinin iddialarını desteklemesi için mahkemeye sunabileceği bordrolar, tanık beyanları, yazışmalar gibi deliller de bu süreçte büyük önem taşır.

Bunlara ek olarak, işçinin ücret alacağı için harekete geçmeden önce zamanaşımı süresini göz önünde bulundurması gerekir. 4857 sayılı İş Kanunu’na göre, işçiye ait ücret alacakları için beş yıllık bir zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu sürenin aşılması durumunda işçinin dava hakkı kaybolabilir. Bu nedenle zamanında harekete geçmek büyük önem taşır.

İcra Takibi Yoluyla Ücretin Tahsili

İşçi, ücret alacağına ilişkin olarak elinde kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunuyorsa ya da işverenin borcunu açıkça kabul ettiği yazılı bir belgeye sahipse, artık bu alacağını tahsil etmek için icra takibi başlatma hakkına sahiptir. Bu aşamada artık işçi, hakkını yalnızca talep etmekle kalmaz; devletin cebri icra gücünü kullanarak alacağını fiilen tahsil etme sürecine geçer.

İcra takibi ile işverenin yerleşim yeri/çalışma yeri icra müdürlüğü üzerinden başlatılır. Takip başlatıldığında, işverene borcunu ödemesi için yasal bir süre tanınır. Eğer bu süre içinde ödeme yapılmazsa ve işveren borcunu yerine getirmezse, işçi haciz işlemleri yoluyla alacağını tahsil etme yoluna gidebilir. Bu kapsamda işverenin banka hesapları, taşınmaz malları, araçları veya diğer mal varlıkları haczedilebilir.

Bu süreç, işveren üzerinde ciddi bir yaptırım oluşturur ve çoğu zaman ödeme yapılmasını sağlar. Çünkü haciz işlemleri yalnızca mali değil, itibari sonuçlar da doğurabileceğinden, işverenin borcunu ödemesi için güçlü bir baskı mekanizmasıdır.

Kıdem ve İhbar Tazminatlarıyla Birlikte Ücret Alacağı

Uygulamada, işçilerin yalnızca biriken ücret alacaklarını değil, aynı zamanda iş akdinin sona ermesiyle birlikte doğan kıdem ve ihbar tazminatlarını da talep ettikleri sıkça görülmektedir. Özellikle uzun süreli çalışmalarda bu tazminatlar, işçi açısından önemli bir mali hak anlamına gelir.

Eğer iş sözleşmesi, işveren tarafından haksız bir şekilde feshedilmişse veya işçi, haklı bir nedenle işi bırakmışsa; bu durumda hem birikmiş ücretler hem de kıdem ve ihbar tazminatları birlikte talep edilebilir. Bu tür alacaklar, dava dilekçesinde açıkça belirtilmeli ve her biri ayrı kalemler halinde talep edilmelidir. Böylece mahkeme, her bir talebi ayrı ayrı değerlendirme imkânına sahip olur.

Ayrıca, tüm bu alacakların birlikte talep edilmesi süreci hem daha pratik hem de daha etkin hale getirir. Mahkeme kararıyla birlikte bu haklar kesinleştiğinde, işçi hepsi için birlikte icra takibi başlatabilir. Bu da, işçinin mali haklarına daha hızlı ve bütüncül biçimde ulaşmasını sağlar.

İşverenin Ücret Ödememesi Derhal Fesih Sebebidir

4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi, işçinin korunması amacıyla çok önemli bir düzenleme içerir. Buna göre, işverenin işçinin ücretini ödememesi, işçi açısından haklı nedenle derhal fesih sebebi sayılmaktadır.

Yani işveren ücret ödemediği takdirde, işçi beklemek zorunda değildir; bu durumda iş sözleşmesini herhangi bir ihbar süresine bağlı kalmaksızın, derhal feshedebilir. Ücretin ödenmemesi, işçinin çalışma şartlarının ağır şekilde ihlali anlamına gelir ve işçinin bu nedenle işyerinde çalışmaya devam etmesi beklenemez.

Bu haklı fesih halinde, işçi kıdem tazminatına da hak kazanmaktadır. Çünkü fesih, işverenin kendi kusurundan kaynaklanmaktadır ve işçi mağduriyetini gidermek amacıyla tazminat hakkı elde eder. Bu nedenle ücretin zamanında ve eksiksiz ödenmemesi, iş hukuku bakımından işveren için ciddi bir risk oluşturur.

SSS – Sık Sorulan Sorular

Maaş ödenmiyorsa işten ayrılabilir miyim?

Evet. İş Kanunu m. 24/2-e uyarınca işveren ücret ödemezse işçi haklı nedenle fesih yapabilir.

Ücret alacağı için arabuluculuk zorunlu mu?

Evet. 2018 sonrası işçilik alacaklarında dava açmadan önce arabulucuya başvuru zorunludur.

İcra takibi ne zaman yapılabilir?

Elinizde mahkeme kararı veya işverenin borcu kabul ettiği yazılı belge varsa doğrudan icra başlatabilirsiniz.

Zamanaşımı süresi nedir?

Ücret alacakları için 5 yıllık zamanaşımı süresi geçerlidir.

SONUÇ

İşçi, emeğinin karşılığı olan ücretini zamanında veya tam olarak alamadığı her durumda, yasal haklarını tereddüt etmeden ve çekinmeden kullanmalıdır. Ücret alacağının tahsili için öncelikle yazılı başvuru yapılmalı, ardından zorunlu arabuluculuk süreci titizlikle tamamlanmalıdır. Bu aşamalardan sonuç alınamazsa, iş mahkemesinde dava açılmalı ve gerekirse kesinleşmiş karar doğrultusunda icra takibi başlatılmalıdır.

Tüm bu süreçlerin doğru ve etkin yönetilmesi, işçinin haklarına en hızlı ve sağlam şekilde ulaşabilmesi açısından büyük önem taşır. Bu nedenle karmaşık hukuki işlemlerde bizden profesyonel destek alarak süreci en doğru şekilde yönetmeniz hem zaman kaybını önler hem de hak kaybı riskini azaltır.

Unutulmamalıdır ki, haklar kendiliğinden verilmez; ancak kararlılıkla ve hukuki yollarla mücadele edildiğinde alınabilir. İşçinin haklarını bilmesi ve savunması, çalışma hayatındaki adaletin ve hakkaniyetin sağlanması açısından hayati önem taşır.

 

Bu linkten bize ulaşabilirsiniz : https://www.tasci.av.tr/iletisim/

Diğer Makalelerimize ulaşmak için : https://www.tasci.av.tr/makaleler/

Resmi Gazete: https://www.resmigazete.gov.tr/

 

Henüz yorum yok.

Yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.

Call Now Button