Ceza muhakemesi süreci, hem maddi gerçeğin ortaya çıkarılması hem de kurulacak hükmün kağıt üzerinde kalmaması gibi iki temel hedefe yönelir. Bu hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine geçici ve zorunlu müdahalelerde bulunulmasını gerektiren uygulamalara başvurulabilir. İşte bu noktada “koruma tedbirleri” gündeme gelir. Bu yazımızda, koruma tedbirlerinin tanımından başlayarak, uygulamadaki yansımaları ve taşıdığı anayasal riskler detaylı biçimde ele alınacaktır.
Koruma Tedbirlerinin Tanımı
Koruma tedbirleri; ceza muhakemesi sırasında, hüküm kesinleşmeden önce, suç şüphesiyle hareket edilerek uygulanan ve kişinin temel hak ve özgürlüklerini geçici olarak sınırlayan adli müdahalelerdir. Bu müdahaleler, ya maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ya da ileride verilecek hükmün infaz edilebilirliğini sağlama amacı taşır.
Koruma tedbirleri ile önleyici tedbirler arasında önemli farklar bulunmaktadır. Önleyici tedbirlerde henüz suç şüphesi bulunmazken, koruma tedbirleri mutlaka bir suç şüphesi üzerine bina edilir ve yalnızca soruşturma veya kovuşturma süreci içerisinde uygulanabilir.
Ortak Özellikler ve Hukuki İlkeler
- Temel Hakların Sınırlandırılması
Tutuklama kararı Anayasa’nın 19. maddesine; arama kararı, 20. ve 21. maddelere müdahale niteliğindedir. Bu nedenle her koruma tedbiri, Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan “ölçülülük” ve “kanunilik” ilkelerine uygun olmalıdır. - Geçicilik
Tedbirler mutlak suretle geçici nitelik taşır. Soruşturma/kovuşturma sona erdiğinde, tedbir ya kalkar ya da yaptırıma dönüşür. - Kanunilik
Temel hak ve özgürlükler yalnızca kanunla sınırlandırılabilir. Bu sebeple koruma tedbirlerinin uygulanması açıkça bir kanuni düzenlemeye dayanmalıdır. - Görünüşte Haklılık
Tedbirin uygulandığı anda kesin bir mahkumiyet hükmü yoktur. Bu nedenle tedbirler ancak “ilk bakışta haklılık” taşıdığı oranda hukuka uygun olacaktır. - Zorunluluk ve Ölçülülük
Tedbire alternatif, daha az müdahaleci yollar varsa, öncelikle onlar uygulanmalıdır. Aksi takdirde tedbir, ölçüsüz sayılır. - Yetkili Mercinin Kararı
Tutuklama gibi bazı tedbirler yalnızca hakim kararıyla alınabilirken; arama, el koyma gibi bazıları gecikmesinde sakınca bulunan hallerde savcı veya kolluk kararıyla da uygulanabilir.
Yakalama ve Gözaltı
Yakalama, ceza muhakemesi sürecinde şüpheli veya sanığın özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanmasıdır. CMK m. 90’a göre yakalama; suçüstü hâlinde veya tutuklama kararı yahut yakalama emri verilmesini gerektiren durumlarda, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısına veya amirlerine derhâl başvurma imkanı bulunmadığında kolluk görevlilerince de gerçekleştirilebilir. Ayrıca CMK 90/1’e göre belirli şartlar altında herkesin de yakalama yapma hakkı mevcuttur. Bu durum genellikle suçüstü hâlinde veya kimliği belirlenemeyen bir şüphelinin kaçma ihtimali bulunduğunda söz konusudur.
Yakalamanın ardından derhal Cumhuriyet savcısına bilgi verilmesi gerekir. Aksi takdirde işlem hukuka aykırı hale gelir. Yakalanan kişiye suç isnadı, susma hakkı, avukatla görüşme hakkı ve yakınlarına haber verilmesi hakkı derhal bildirilmelidir. Ayrıca yakalama işlemi tutanak altına alınmalı, kişinin fiziksel güvenliği sağlanmalı ve gerekiyorsa sağlık kontrolüne tabi tutulmalıdır.
Gözaltı ise, yakalanan şüphelinin belirli bir süre için adli makamların denetimi altında tutulmasıdır. CMK m. 91’e göre gözaltı kararı, ancak somut delillere dayanan bir suç şüphesinin varlığı ve soruşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için zorunluluk bulunması hâlinde Cumhuriyet savcısı tarafından verilebilir. Bu kararda ölçülülük ilkesi göz önünde bulundurulmalı, sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda gözaltına başvurulmamalıdır.
- Bireysel suçlarda gözaltı süresi en fazla 24 saattir.
- Toplu suçlarda (en az 3 kişiyle birlikte işlenen suçlar) bu süre, savcının yazılı kararı ile her defasında 1 gün olmak üzere toplam 4 güne kadar uzatılabilir.
- Gözaltı süresine, şüphelinin hakim önüne çıkarılması için gereken en fazla 12 saatlik yol süresi dahil değildir.
Gözaltına alınan kişiye hakları usulüne uygun şekilde anlatılmalı, sağlık kontrolünden geçirilmesi sağlanmalı, yakınlarına haber verilmeli ve bir avukatla görüşmesi temin edilmelidir. Aksi halde hem tedbirin hukuka uygunluğu hem de sonraki yargılama süreci riske girer.
Tutuklama ve Adli Kontrol
Tutuklama, şüpheli veya sanığın, yürütülen ceza soruşturması veya kovuşturması sırasında, belirli koşullar altında hâkim kararıyla özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu m. 100’e göre tutuklama kararı verilebilmesi için üç temel koşulun bir arada gerçekleşmesi gerekir:
- Kuvvetli Suç Şüphesi:
Tutuklama kararı verilebilmesi için, şüphelinin suçu işlemiş olabileceğine ilişkin kuvvetli ve somut delillere dayanılması gerekir. Bu deliller; tanık beyanları, kamera görüntüleri, olay yeri bulguları, iletişim kayıtları gibi objektif nitelik taşıyan materyaller olabilir. Yalnızca soyut şüpheye veya ihbara dayanarak tutuklama kararı verilemeyecektir. Ancak uygulamada soyut şüpheyle de tutuklama kararları verilebilmektedir. - Tutuklama Nedenlerinden Birinin Varlığı:
CMK 100’e göre iki ana tutuklama nedeni bulunur:- Şüpheli veya sanığın kaçma, saklanma ya da kaçacağı izlenimini veren davranışlarının bulunması,
- Delilleri yok etme, gizleme, değiştirme veya tanık, mağdur gibi kişilere baskı yapma ihtimalinin bulunması.
Ayrıca, bazı suçlar için CMK 100/3’te bir katalog sayılmıştır (örneğin örgütlü suçlar, nitelikli, cinsel suçlar gibi). Bu suçlarda yukarıdaki nedenlerin varlığı karine kabul edilir ancak tutuklama yine de zorunlu değildir.
- Ölçülülük İlkesi:
Tutuklama, en ağır koruma tedbiridir. Bu nedenle yalnızca adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kaldığı hallerde uygulanabilir. CMK 101’e göre tutuklama talep ve kararlarında, adli kontrolün neden yetersiz kaldığı somut olarak gerekçelendirilmelidir.
Adli Kontrol, tutuklamaya alternatif bir koruma tedbiridir ve şüpheli ya da sanığın özgürlüğü kısıtlanmaksızın belli yükümlülüklerle yargılama sürecine katılımını sağlar. CMK m. 109’a göre şu yükümlülüklerden biri ya da birkaçı uygulanabilir:
- Yurt dışına çıkış yasağı,
- Belirli bir yere gitmeme ya da belirli bir yerleşim yerinde oturma zorunluluğu,
- Belirli aralıklarla kolluk birimine imza atma yükümlülüğü,
- Şüphelinin belirli kişi ya da mağdura yaklaşmaması ya da iletişim kurmaması.
Adli kontrol uygulanırken de ölçülülük ilkesi gözetilmeli, kişinin özel durumu ve isnat edilen suçun niteliği dikkate alınmalıdır.
Diğer Koruma Tedbirleri: El Koyma
El koyma, ceza muhakemesi sürecinde suçla bağlantılı olduğu değerlendirilen eşya veya malvarlığı değerlerinin, delil olarak korunması ya da müsadere amacıyla devlet tarafından geçici olarak kontrol altına alınmasıdır. CMK m. 123 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
El koymanın uygulanabilmesi için şu koşullar gerekir:
- Somut Suç Şüphesinin Bulunması:
El konulacak eşyanın suçla bağlantısının olduğuna dair somut deliller bulunmalıdır. Rastgele ya da keyfi şekilde el koyma kararı verilemez. - Eşyanın Suçla İlgili veya Suçtan Elde Edilmiş Olması:
Delil niteliği taşıyan ya da suçtan doğrudan elde edilmiş kazançlar, araçlar ve sair varlıklar el koyma konusu olabilir. - Karar Yetkisi:
Kural olarak el koyma kararı sulh ceza hâkimi tarafından verilir. Ancak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, Cumhuriyet savcısının emriyle de el koyma yapılabilir. Bu halde el koyma işlemi 24 saat içinde hâkimin onayına sunulmalı, 48 saat içinde karar verilmezse tedbir kendiliğinden kalkar.
Özellikle dikkat edilmesi gereken hususlar:
- El koyma işlemi tutanak altına alınmalı, eşyanın türü, miktarı ve özelliği ayrıntılı şekilde yazılmalıdır.
- İlgili kişi el koyma işleminden haberdar edilmeli ve bu işleme karşı başvuru hakkı olduğu bildirilmelidir.
- El konulan eşyalar güvenli bir şekilde muhafaza edilmeli ve soruşturma sonunda iade edilip edilmeyeceği hakkında karar verilmelidir.
El koyma işlemi; hem delillerin korunması hem de suç gelirlerinin geri alınması açısından ceza muhakemesi sisteminde önemli bir yer tutar.
Diğer Makalelerimize ulaşmak için tıklayınız.
Koruma Tedbirlerine İtiraz ve Tazminat
Tutukluluğa İtiraz – Adli Kontrole İtiraz – Gözaltına İtiraz
Koruma tedbirlerine karşı sulh ceza hâkimine başvuru mümkündür (CMK m. 91/6).
- Bu başvuru bir itiraz değil, serbest bırakılma talebidir.
- Hakim, dosya üzerinden inceleme yaparak 24 saat içinde karar verir.
- Kovuşturma aşamasında da yine tutukluluk halinin devamına verilen kararlara itiraz yolu mümkündür.
Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi Örneği
https://www.tasci.av.tr/tutuklama-kararina-itiraz-dilekcesi/
Adli Kontrole İtiraz Dilekçesi Örneği
https://www.tasci.av.tr/adli-kontrol-kararina-itiraz-dilekcesi-2025/
Gözaltına İtiraz Dilekçesi Örneği
https://www.tasci.av.tr/gozalti-kararina-itiraz-2025-hukuki-haklarinizi-biliyor-musunuz/
Ayrıca, haksız yere uygulanan tedbirler nedeniyle tazminat davası açılması mümkündür (CMK m. 141 vd).
- Tazminat hem maddi hem manevi zararları kapsar.
- Örneğin, hukuka aykırı şekilde tutuklanan biri, uğradığı zararlardan dolayı devletten tazminat talep edebilir.
Koruma Tedbirleri Neden Hayati Öneme Sahiptir?
Koruma tedbirleri, ceza muhakemesinin sağlıklı yürütülmesini sağlar. Ancak aynı zamanda birey haklarına en ciddi müdahaleyi teşkil eder. Bu nedenle her koruma tedbiri, anayasal güvenceler ışığında değerlendirilmelidir. Aksi takdirde kişi özgürlükleri ihlal edileceği gibi yargıya olan güven de zedelenecektir.
Neden Bir Ceza Avukatından Destek Almalısınız?
Koruma tedbirlerine maruz kalmak, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda kişisel ve sosyal anlamda da ciddi sonuçlar doğurabilir. Tutuklama, gözaltı, adli kontrol veya el koyma gibi işlemlerde yapılan bir usul hatası, telafisi imkânsız hak kayıplarına neden olabilir. Bu nedenle sürecin en başından itibaren deneyimli bir ceza avukatı ile ilerlemek büyük önem taşır.
Alanında uzman bir İstanbul ceza avukatı, koruma tedbirlerinin hukuka uygun uygulanıp uygulanmadığını denetler, gerekirse bu tedbirlere itiraz eder ve kişisel özgürlüklerinizi etkin biçimde savunur. Unutmayın, yargı sürecinde doğru zamanda doğru müdahalelerde bulunmak çoğu zaman sonucu belirleyen en önemli etkendir.
Eğer siz de ceza soruşturması kapsamında koruma tedbirlerine maruz kaldıysanız ya da hakkınızda böyle bir risk varsa, vakit kaybetmeden bir ceza avukatından profesyonel destek almanız, hak kayıplarının önüne geçmek açısından hayati öneme sahiptir.
Bu linkten bize ulaşabilirsiniz : https://www.tasci.av.tr/iletisim/
Resmi Gazete: https://www.resmigazete.gov.tr/
Sık Sorulan Sorular (SSS)
Hakim/mahkeme kararına gerek var mı?
Koruma tedbirleri temel hak ve özgürlükleri sınırlayan işlemler olduğundan, genellikle hâkim kararı gerektirir. Sadece belirli durumlarda kolluk veya savcılık yetkisiyle geçici müdahaleler yapılabilir.
Bu tedbirlerin uygulanabilmesi için hangi şartlar gerekir?
Suç şüphesinin yeterli düzeyde olması, tedbirin amacıyla orantılı olması ve kanunda öngörülen şartların bulunması gereklidir. Ayrıca tedbirin geçici olması ve yargılamanın işleyişine katkı sunması beklenir.
Yakalama, gözaltı, tutuklama ve adli kontrol arasındaki farklar nelerdir?
Yakalama, süreli ve geçici olarak özgürlüğün kısıtlanmasıdır; gözaltı bir süreyle şahsın kolluk tarafından alıkonulmasıdır; tutuklama hâkimin vereceği hâl ile uzun süreli özgürlük kısıtlamasıdır; adli kontrol ise kişinin davranışlarına yönelik yükümlülükler altında serbest bırakılmasıdır.
Bir tedbir yanlış uygulandıysa ne yapılır?
Uygulamanın hukuka aykırı olduğu iddia edildiğinde, ilgili tedbirin kaldırılması veya tazminat talebi gündeme gelebilir. Yargılamanın akışı içinde ve karar düzeltme yollarıyla değerlendirme yapılabilir.
Tedbirler hangi amaçlarla uygulanır?
Başlıca amaçlar: yargılamanın ve soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi, delillerin korunması, hükmün infazının mümkün hâle gelmesi ve suç şüphesi altındaki kişinin kaçmasını veya delilleri yok etmesini önlemektir.
Tedbir süresi ne kadar olabilir?
Tedbirler geçici niteliktedir ve sürekli olmamalıdır. Süre kanunda özel olarak öngörülmüştür ya da tedbirin koşulları ortadan kalktığında kaldırılması gerekir. Tedbirin süresinin hukuka uygunluğu hâkimin denetimindedir.

Henüz yorum yok.